Anti-Art
Birçok eleştirmen, anti-art düşüncesini dadaya dayandırmaktadır. Dadacı sanatçılar Huelsenbeck ve Hausmann, bir dada sergisinde sanatın öldüğünü ilan ettiler. Bu görüş sanatın yararsız olduğunu belirtir. Anti-art'ın temel iddiaları, sanatçının doğal ve kültürel ayrıcalığının olmadığı, sanatsal çabanın değersizliği ve yaratıcılığın herkeste var olduğudur. Terimin kullanılması ise Marcel Duchamp'ın 'anti-art'ın ustası olarak kabul edilmesiyle gerçekleşti. Sanatın kendisi, sanat dünyasında neyin sanat, neyin sanat olmadığını belirleyen sosyal bir kurum ve göçtür. Öyle ki, Marcel Duchamp'ın Mona Lisa'nın imgesi üzerine bir bıyık çizmesi, bir Vandal'ın bir resme zarar vermesi olarak değil tam tersine sanat olarak kabul gördü. Bu örnekte görüldüğü gibi, sanat kurumunun iyileştirici gücü sanatçılardan gelen saldırıların çoğunu, kısa bir sürede sanat içinde dönüştürmüştür: Bu Duchamp'ın 'hazır nesnelerinin de kaderidir. Duchamp'ın hazır nesneleri, anti-art birer üretim olmalarına rağmen bir sanat tarzı olarak anlaşılmıştır. Sanat sabit ve değişmez bir kavram olmaktan çıktığından beri, yeni sanat, genellikle önce sanat olmayan (non-art) olarak kabul edilmiştir. Kültürel muhafazakârlık, bütün yeni sanat hareketlerini anti-art olarak kabul etme eğilimindedir: Çünkü yeni sanat, sanatın doğasıyla ilgili geleneksel varsayımları kaçınılmaz bir şekilde sorgulamaya başlar. Marjinal görsel kültürün bazı çeşitleri de anti-art olarak nitelendirilmiştir. Örneğin grafiti de Herbert Marcuse tarafından bu şekilde düşünülmüştü. Başlangıçta Vito Aconci'nin çalışmaları ve politik bir hareket olduğu için sitüasyonistler, anti-art olarak düşünüldü. Bad art en yaygın anti-art biçimidir. Anti-art, birçok durumda sanatın netliğine ilişkin bir felsefi yaklaşım olarak ortaya çıkmasına rağmen kimi örneklerde sanata karşı bir nefret olarak da vücut buldu:
Birçok eleştirmen, anti-art düşüncesini dadaya dayandırmaktadır. Dadacı sanatçılar Huelsenbeck ve Hausmann, bir dada sergisinde sanatın öldüğünü ilan ettiler. Bu görüş sanatın yararsız olduğunu belirtir. Anti-art'ın temel iddiaları, sanatçının doğal ve kültürel ayrıcalığının olmadığı, sanatsal çabanın değersizliği ve yaratıcılığın herkeste var olduğudur. Terimin kullanılması ise Marcel Duchamp'ın 'anti-art'ın ustası olarak kabul edilmesiyle gerçekleşti. Sanatın kendisi, sanat dünyasında neyin sanat, neyin sanat olmadığını belirleyen sosyal bir kurum ve göçtür. Öyle ki, Marcel Duchamp'ın Mona Lisa'nın imgesi üzerine bir bıyık çizmesi, bir Vandal'ın bir resme zarar vermesi olarak değil tam tersine sanat olarak kabul gördü. Bu örnekte görüldüğü gibi, sanat kurumunun iyileştirici gücü sanatçılardan gelen saldırıların çoğunu, kısa bir sürede sanat içinde dönüştürmüştür: Bu Duchamp'ın 'hazır nesnelerinin de kaderidir. Duchamp'ın hazır nesneleri, anti-art birer üretim olmalarına rağmen bir sanat tarzı olarak anlaşılmıştır. Sanat sabit ve değişmez bir kavram olmaktan çıktığından beri, yeni sanat, genellikle önce sanat olmayan (non-art) olarak kabul edilmiştir. Kültürel muhafazakârlık, bütün yeni sanat hareketlerini anti-art olarak kabul etme eğilimindedir: Çünkü yeni sanat, sanatın doğasıyla ilgili geleneksel varsayımları kaçınılmaz bir şekilde sorgulamaya başlar. Marjinal görsel kültürün bazı çeşitleri de anti-art olarak nitelendirilmiştir. Örneğin grafiti de Herbert Marcuse tarafından bu şekilde düşünülmüştü. Başlangıçta Vito Aconci'nin çalışmaları ve politik bir hareket olduğu için sitüasyonistler, anti-art olarak düşünüldü. Bad art en yaygın anti-art biçimidir. Anti-art, birçok durumda sanatın netliğine ilişkin bir felsefi yaklaşım olarak ortaya çıkmasına rağmen kimi örneklerde sanata karşı bir nefret olarak da vücut buldu:
• "Ressamlardan ve şairlerden nefret ediyorum", I. George.
• "Resimden ve şiirden nefret ediyorum. Hiçbiri iyi bir şey yapmadı", II. George.
• "Gördüğüm şeyleri bana hatırlatmayan resimlerden nefret ediyorum", Lord Byron.
• "Resimden ve şiirden nefret ediyorum. Hiçbiri iyi bir şey yapmadı", II. George.
• "Gördüğüm şeyleri bana hatırlatmayan resimlerden nefret ediyorum", Lord Byron.
Anti Design
Anti-Tasarım tasarım akışı ve stil sanat
hareketi İtalya'da 1966-1980 arası sürdü. Anti-Tasarım idealizm ve ironi
ile karakterize ve çarpıcı renkleri, ölçek bozulma ve kitschi vurguladı. Mimaride
bu da Radikal Tasarım dönemi olarak bilinir.
Ettore Sottsass Anti-Tasarım hareketinin bir
anahtarı oldu. Ettore 1960'larda ve 1970'lerde Radikal Tasarım hareketinin
önde gelen üyesi oldu. Memphis onun cesur ve dekoratif tasarımlar üretmesi
için post-modern tasarımların yolunu açtı.
Anti-Tasarım kitsch, ironi ve ölçek bozulma ifade
potansiyelini kullanır. Anti-Tasarım 1980 yılında sona ermesine rağmen, hala
bugün çağdaş tasarımcıları etkilemeye devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder